13 Aralık 2013 Cuma

Mat i Syn

                                               




Alexander Sokurov’un yönettiği Ana ,Baba veOğul üçlemesinin ikincisi olan film yadırgatıcağını şaşırtacağını ve kendi ritmini izleyene kabul ettireciğinin iddasını daha saniyede ekrana gelen 24 karenin ilk karesinde kadrajı yani çerçeveyi bozarak gösterir. Sadece İlk kare değil son karesine kadar sinematik öznenin sınırı olan çerçeveyi bozar ve resim estetiğini sinemaya ikame eder. Resimden ödünç aldığı bu biçim hem filmin tek bir anını tek karesini hemde tüm süresini kapsar. Parçadan bütüne ulaşan bu yapı klasik sanat kuramlarının mualif sinemasal imaj ideolojisinden başka bir şey değildir. Yadırgatıcı bir estetiği olan bu kullanım zamanla estetik felsefesini süperpoze ederek Sokurov daha önce tezahür edilememiş ve karşılaşılmamış (Bu fenomene en çok yaklaşan Da Vinci’nin Mona Lisa başyapıtır. Da vinci kendisinin dişi imgesini yaratarak evrende eşine benzemeyen bir görüntü yaratır) bir gösterge yaratır dişil bilinç. Filmde olan tam olarak budur. Marquise de Sade’nin Juilette romanında söylediği hakikat kırıntısı olan “Tüm erkeklerin dünyadaki nihai amacı kadınların rahatını sağlamaktır” sözünü daha ileri götürür. Hasta annesini taşıyan ona bakan oğul annesinin hasta bilincini tamamlar. Onun ölen şuuru oğlun ataerkil nesnelerle trajik karşılaşmasını sağlayacaktır. Dişil unsurlardan bağlılıktan ve korumadan anlık uzaklaşması durumunda tam tersi iki düşünceyle karşılaşır. Kararlı, sabit, sert, hızlı ve ritimli tren hareketi ve özgür, ferah, sakin, yalnız ve yavaş yelkenli salınımı.  Dişil bilincin öleceği haberi veren bu deneyimler birçok zorunluluğu beraberinde getirir. Artık varoluş zamanıdır. Varolma gizemi bekliyordur oğlu. Sihirli dokunuşlar üretmek zorundadır.


Sokurov'un 68 dakikalık bu zamansız filmi ses kullanımı açısından da takdire şayandır. Sinemada manipülasyon dışında kullanılmayan ses bu filmde adeta kendi başına var olur. İmajın gücü karşında kısa sürede afallamamız biraz bu durumu farketmimizi zorlaştırsada çığlık gibidir bu filmdeki ses efektleri. Bağımsız ve başka bir boyuttan gelen meteorları andırır.





A Clockwork Orange Filminin Hikayesindeki Görünen Köy

        Stanley Kubrick'in A Clockwork Orange filminin imajlarından sıyrılmış basit anlamları kronolojik olarak sıralayan listeyi sözlükten alıntıladım. İçeriğine ulaşmanın çok zor olduğu filmler yapan bu dahi amcamızın filmlerini yada kendisini biraz daha kavramak adına bu tarz parçalamalara ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Adeta daire gibi kapanan filmin hikayesi, film hakkında aslında hiçbirşey söylememekte aksine filmdeki göstergeler dikkate alındığında işi dahada zorlaştırmaktadır. Örneğin The Survival of Nazi Pathology videosunda Rob Ager'ın yaptığı göstergesel analiz içeriğe ulaşmak bi tarafa takip edeni yanar dönerli komplo teorilerine doğru kaydırır. Uzun lafın kısası gösterdiğinden çok daha fazlasını bilen ve farkında olan bu zatı muhteremi biraz daha dikkatli incelemekte fayda var.



        Posta eklediğim A Clockwork Orange filminin orjinal fragmanından aldığım bu screenshot  (00:34 üncü saniyede ekrana geliyor fragman) birçok tartışmaya açık. Filmdeki Billy Boy ve çetesi ile yapılan parodik dövüş sahnelerinde bu imaja benzer sinematografik bir görüntü tam olmasada yakalanmakta. Room 237 ve Stanley Kubrick hakkında yapılan daha birçok belgeselde dile getirilen tartışmalı şeyler ( Moon Landing videolarını Area51 bölgesinde stüdyoda Stanley Kubrick çekti ve 2001 a Space Odyssey dahil diğer tüm filmlerinde bunun gizli itirafını yaptı gibi) akla hemen gelmekte ve hikayenin altta paylaştığım 25 kalemden oluşan düz anlamına fazla fazla yan anlamlar katmaktadır.




1. Stilize bir gelecek tablosu içinde bireyin temel iki dürtüsü olan şiddet ve cinsel arzunun “sözde estetik” patlamalarla ortaya çıkışı. Yani hayvansal ihtiyaç ve tepkilerin modernize edilişi.
2. Bu modernizasyon ile birlikte eskiye, sözde ilkelliğe karşı duyulan tiksinti (Alex ve çetesinin köprü altında ihtiyara saldırması).
3. Birlik olmanın, toplumun beklentilerine göre yaşamamanın, kendine ait bir sürüyle olmanın verdiği güç ve özgüven(Alex ve çetesinin araba sürerkenki coşkusu).
4. Diğer sürülerle girişilen toprak mücadelesi (Billy boy ve ekibine karşı Alex ve çetesini girdiği kavga).
5. zaferin barış değil, yeni zaferlere duyulan bir açlık ve doyumsuzluk getirmesi( Billy boy ve ekibine karşı kazanılan zafer sonrası yazarın evine yapılan şiddet dolu baskın).
6. Sürü içi iktidar savaşı. Liderin becerililerin sorgulanması (Georgie’nin lider olma çabaları).
7. Alex’in sürü içi liderliğini korumak için şiddete başvurması (çetesini denize dökmesi).
8. Toplumsal otoritenin yanında sürü içi otoritenin de en büyük silahının birey üzerinde oluşturduğu korku olması (çetenin Alex’e karşı duyduğu büyük korku).
9. Liderin önce arkasından, sonra yüzüne karşı gösterilen isyan. (Alex’in suratında patlayan süt şişesi)
10. Sürünün lidere ihaneti sonucu, liderinin sürgünü.
11. Erkek cinsel organının toplum için tehdit olduğu vurgusu (sporcu kadının Alex tarafından penis şeklindeki heykel ile infazı).
12. Daha büyük bir otoritenin, “totaliter rejimin” devreye girmesi.
13. Rejimin devrik lideri tutsak etmesi (Alex’in hapishaneye girişi). Rejimin bireye verdiği; “ruhunun ve bedeninin her zerresi benim” mesajı (gardiyanın Alex’e yaptığı anal muayene).
14. Bireyin temel dürtülerini bastıramaması, sadece gizlemesi (Alex’in süregelen şiddet odaklı fantezilerine karşın uysallaşmış bir rol içine girmesi).
15. Totaliter rejimin birey ve toplumu uyuşturma çabaları.
16. Dinin bu dizginleme faaliyetlerindeki en temel araç olması. Buna rağmen ironik bir şekilde kutsal kitapların içerdiği yoğun cinsellik ve şiddetin Alex’in fantezileri ile birleşmesi.
17. Rejimin iyileşme dediği şeyin aslında sadece uyum sağlama olması. Özgür iradeyi devre dışı bırakıp bireyi mutlak bir uyuşmuşluğa terk etmesi (Alex, uygulan tedavi sonunda artık istese bile şiddet uygulayamaz olmuştu).
18. Toplumu oluşturan bütün parçaların da bu uyuşmuşluğa göz yumması (Alex’in ailesinin oğullarına karşı duyduğu korku ve tepkisizlik).
19. Bireyin rejim karşısında acizleşmesi ve düşüşü (Alex’in sahnedeki adamın ayakkabılarını yalaması)
20. Ölümün bir çıkış olmaması ( Alex’in başarısız intiharı)
21. Bu acizleşmenin bireyi kıpırdayamaz hale getirmesi (Alex’in bir bebek gibi başkaları tarafından yatalak olduğu yatakta beslenmesi)
22. Rejimin istediğinde gösterdiği sıcak yüz( başkan’ın Alex’i beslerken takındığı babacan tavır). elbette bu besleme sürecinde rejimin bireye verdiği; “karnını ben doyuruyorum” mesajı.
23. Bireyin artık vazgeçmesi.
24. Rejimin kazanması (Alex’in başkan’ın elini sıkması).
25. Mutlak teslimiyet (Alex'in kameralara gülümseyerek verdiği poz).



5 Aralık 2013 Perşembe

La Promese





Fransa’da yaşayan göçmenlerin hikâyesi olan film ilk sahnelerinde izleyeni içine alan çekim tekniği ve kararlılığıyla günümüze ait kayda değer bir şeyleri anlatacağının izlenimini verir. Biçimsel olarak yakın çekim ve sabit olmayan pan hareketleriyle belgesel ve televizyon estetiğini kullanan film kısa bir zamanı anlattığını da göz önünde bulundurursak yönetmen (Dardenne kardeşler) kendisini adeta samimiyet köşesine sıkıştırır. Manipülasyon yapma ihtimalinin olmadığını adeta filmin açılış sahnelerinde bağırır.  Fakat film aksiyonu, hareketi ve tempoyu sahnede ve bezemde hep yüksek tutar.  Hikâyede buna uygun karakterler seçilmiştir. Önünden akan gerçeklik düzlemi karşısında izleyenin düşünmeye vakti yoktur. Genç hareketli yakışıklı feminen Igor karakteri özdeşleşmeden kaçma imkânını elinden alır izleyenin. Karakterlerde modern hayatın gereksiz hızına uymak için can atarlar başka şansları yoktur çünkü ahlaki değerlerden yoksundurlar. Para kazanmak ve kendi konforlarını sağlamaktan başka düşünceleri yoktur. Igor’un babası döverek moralini bozduğu çocuğunun kalbini kazanmak için onu bir karaoke bara götürür ve annesi yaşında kadınla (muhtemelen hayat kadını) yatması için ortam hazırlar. Jacques Lacan’ın teorisi simgesel babanın sözel güveni (karaoke bar, beraber şarkı söylemek) ile oğulun cinsel ilişkiye girme engelinin ortadan kalkmasına neden olur ve ilişki simgesel alanda gerçekleşir ve hareketli imaja gerek kalmaz. Birçok büyük filmde olduğu gibi La promesse filmide içeriğinde yeni bir şeyler olduğu algısını filmin ortasında merkezinde verir. Cinsel ilişkinin gösterilmemesi ve seçilen yol otorite hakkında bir film olduğu algısı yaratır. Igor ve Roger’in bu tutumu kaçak işçi kontrollerini de yarı meşru konuma sokar.  Belçika devletinin otoritesinin uzantısı olan bu uygulama usulsüzlüğün zararlarından sorumlu tutulmama duyarlılığı sergileniyormuş gibi görünür filmin retoriği nedeniyle. Dardenne kardeşler zor durumda kalan Afrikalı ailenin sıkıntısının zor durumda kalmasının korunacak durumda olmamasının nedenini insanlık tarihiyle hemen hemen yaşıt olan kıta metafiziği olarak sunar filmde. Ben-merkezli düşünceyi savunma mekanizması olan bu anlayış geri bırakmıştır halkını. Assita’nın kocasının yakınlarda olması yeterlidir ölü olup olmadığı önemli değildir ona göre.  Film ilk bakışta modernliğin altındaki canavarı ortaya çıkardığı gözükse de Afrika kadınını teslim alır geleneğini suçlar bu durumun sorumlusu olarak. Son sahnede yönünü değiştirmesine neden olur. Kaçış yoktur artık kutsal bir dünyada yaşamıyoruzdur.


7 Temmuz 2013 Pazar

Tüm Zamanların En İyi 100 Filmi



Benim kriterlerime göre gelmiş geçmiş en iyi 100 film.

Da Vinci Code Hakkında





Da vinci code kitabıyla yine bir tanrıların arabaları 2 senaryosu ile karşı karşıyayız. Tipik çok az ve doğru gizli  bilgilerin verilerek kitapta ardından bilgi az verildiği için uydurma senaryoyla konu başka yere çekilir. Yine benzer bir yanıltmacayla dünyayı yönetenlerin soyları halktan farklı bir şekilde kodlanarak verilir. Piyasada dolanan replitian komplo saçmalığı gibi yöneten karakterleri üstün ve farklı kodlayarak psikolojik olarak ulaşılmalarını zorlaştırır. Tamamen yağma ve dolanla elde edilen dünyayı yönetme şansı kutsanır. Kitap bunun yanı sıra akademik bir insanı baş karakter yaparak olaylar hakkında çok bilgisi olan ama hiç işin içine girmemiş karakter ile izleyici özdeşleşir. Davud yıldızının taoist bir sembol olduğu açıklanır fakat isanın astrolojik bir olay olan 2000 yılda bir değişen bir milenyum burcu olduğu ve tarımsal faaliyete geçişi bereketi ve dualizmi sembolize ettiği söylenmez. Yine fantastik bir manipülasyonla kafa karıştırarak hristiyanların isaya olan inancının tersine kanlı canlı bir insan olduğundan bahsedilir ve öyle olduğu marry magdelena ile evlendiği iddaa edilir. Kutsal kasenin rahmi ve soyu sembolize ettiği söylenir fakat marry kelimesinin zaten kanı sembolize ettiği söylenmez. Romanın antropomorfik figür olan isa ve meryeme olan bakışı onların canlı varlık olması ve soyut olması arasındadır. Kitap tamda sırrı çözmek bir yana sırrın saçmalığını ortaya koyan eserleri tekrar yorumlar. 1486 yılında yazılan kitabı 100 200 yıllarda yazılmış gibi gösterir. Last supper tablosunu ters yorumlar ve eksik yorumlar. En büyük yalanı ise Dan Brown'un gizi bilgi olarak yanlış verir hikaye süresince açığa çıkması anlatır fakat uydurduğu giz en önemli gizi saklamak için kullanılır. Bu ve benzeri yanlış yönlendirici tonlarca dezenformasyon içeren bu filmin ve romanın neden bu kadar çok takip edildiği ise en büyük gizdir.

6 Temmuz 2013 Cumartesi

The Shining Filminin Es Geçilen Sahnesi





        2 yıldan uzun bir süredir internette düzenli olarak takip ettiğim bağımsız film analizcisi olan Robert Ager'ın The Shining filmi hakkındaki ondan fazla video analizinin en sonuncusunu paylaşmak istedim. İçinde yüzlerce gizem barındıran filmi çözmeye hayatını adayan Rob Ager'ın dikkat çeken ve düşündüren bu analizi filmdeki ayı kostümü ile uşağa yapılan muamelenin ne anlama geldiğini subliminal şekilde açıklıyor.

Badlands



        Film Kit Carruthers ve Holly Sargis adında biri genç bir çöpçü diğeri lise öğrencisi genç kızın, kızın babasının Kit tarafından ilişkilerine izin vermediği için öldürülmesi ile başlayan ve sonunda yakalanmalarıyla biten kaçışlarını anlatmakta. Montana’nın kırgıbayırlarında son bulan hikaye Kit’in kaçışları boyunca kendisinin eski arkadaşı, eski arkadaşının arkadaşı olan çifti, Holly’nin babası ve ormanda kaldıkları sürede onları avlamaya gelen 3 kelle avcısını duygusuz ve empati içermeden tereddütsüz öldürmesini içermekte. Kit çöpçülük yaptığı günlerin birinde Fort Dupree’nin sakin bir semtinde evinin bahçesinde oyun oynayan Holly’den hoşlanır ve onunla konuşmaya başlar. Daha sonra görüşmeleri artar ve birlikte olmaya karar verirler. Film ilerleyen dakikalarda kendine ait karışık etik kodlara sahip Kit ve pasif konumda olan Holly’nin birlikteliğini yargılamadan anlatır. Hikaye Kit’in kanun adamları tarafından kaçma fırsatı varken yakalanmasıyla ve yakalandıktan sonra James Dean’e benzerliği nedeniyle tutukla halde ve muhtemelen idame mahkum edileceğine rağmen, süper star muamelesi görmesiyle son bulur.
        Filmin vermek istediği mesaj, öneri veya sormak istediği sorular filmde kullanılan anlatım ve kurgu teknikleri nedeniyle karışıktır. Filmin Kit’in yakalandıktan sonraki kahraman gibi davranıldığı sahneler toplumun ikiyüzlü ahlak anlayışına ayna tutmakta ve yalnızlaştırılan görmezden gelinen bireylerin semptomatik bir şekilde virüs edasıyla topluma verdiği zararlar görmezden gelinerek kurban mitosu oluşturulup kahramanlaştırılmasına vurgu yapmaktadır. Sinema ile ilgilenmeden önce MIT’de felsefe dersleri veren Terrence Malick’in filmlerinde felsefedeki soru sorma alışkanlığı ve tamamen felsefenin başarısızlığı sonucu kaybolan değerlerden olan ahlak ve etik anlayışı filmlerinde tekrar gündeme gelmekte ve gerekliliği vurgulanmaktadır. Otoyolda Holly okuduğu bir dergide ünlülerin aldığı kararları ve birlikte olma durumlarını alaya alan dedikodu ve gerçek adlı bir köşeyi okumakta ve Kit durum hakkında ahlaki açıdan tepki vermektedir. Yine film boyunca Kit karşısına çıkan ikiyüzlü olmayan tek engel olan görme engelli hizmetçi ve ev sahibini öldürmemiştir. Holly karakterinin dış ses ile kendi duygularını anlatması ve tüm bu vahşet ve kaçışa sessiz ve pasif kalması tüm sevimliliğine karşıt müthiş bir tezat oluşturmakta ve özgür iradeye sahip insanın tabiat ve kâinat karşısındaki durumunu kayıtsızlığın ve güzelliğin karşısındaki çaresizliği mesajını vermektedir. Film boyunca kurguda ritmik olarak gösterilen rastgele hayvan ve hayatın durağanlığı içinde devinen insan görüntüleri ise tüm filmdeki sönümlü bir şekilde biten hayat enerjisine karşıt olarak izleyene fark ettirmeden umut mesajını vermektedir.
        Hikâye film boyunca gösterilerek imaj yoluyla anlatılmakta ve ek olarak filmde gösterilmeyen yerler Holly tarafından üst-ses şeklinde ileriki bir zaman konumundan anlatılmakta. Üst-ses’te fazladan bize film boyunca edilgen konum sergileyen Holy’nin duygularını yine gelecek bir zamandan anlatmakta. Sinemada dış sesin tanrısal bir konum işgal etmesinden dolayı dış sesin bu yadırgatıcı etkisini hafifletmek için masum görünen karakterler Terrence Malick filmlerinde anlatıcı olarak dış sese sahiptir. Filmde, Holly'nin olay örgüsü içindeki karakter sesinin dışında, gelecek bir zamandan seslenen bir de dış sesi bulunmaktadır ki bu da anlatıcı olarak belirir. Fakat, Holly'nin anlatıcı sesi, yıllar sonra olaylara tekrardan geriye bakan bir yetişkinin sesi olmaktan ziyade, olay örgüsündeki görüntülenen Holly karakteri ile aynıdır. Bu nedenle anlatıcı sesi ile karakter sesi arasında olgun Holly ya da toy, genç Holly ayrımı kolaylıkla sağlanamaz. Yine de anlatıcı sesin, görüntülenen Holly’nin duygu ve düşüncelerine yorum yapması, genellikle izleyiciye gösterilmeyen güdüler, duygular ve olaylar hakkında ipucu sağlaması beklenir. Fakat Holly’nin durumunda, anlatıcı ses farklı bir özellik kazanır. Konuşan ses, gelecekten bir ses olmaktan ziyade, sanki filmin geçtiği olay zamanındaki Holly’nin travmatik olan olayları duygusallaştıran sesi ile aynı sestir. Bu nedenden ötürü, Holly’nin yaşadığı travmatik olaylar ve onun duygusal söylemleri arasında bir yerlerdedir. Holly’nin olayları duygusal sunumu ile izleyicinin gördüğü olaylar arasında çoğu zaman çelişkiler yaşatır, izleyicinin tanık olduğu acımasız olayları, romantik bir açıdan yorumlar, izleyiciye olayın acımasız yanlarını değil, aksine onun ilk aşk deneyimini yansıtan romantik bir geçmiş öyküsünü anlatır vaziyettedir.
        Film Holly karakterinin anlatıcı sesinin o an karakterin yaşadığı olaylara olan gözleminin yarattığı paradoksu içerse de filmde Bertolt Brecht’in epik tiyatrosundan sinemaya da etkisi olan yabancılaşma efekti kullanılmamıştır. Fakat hikâyede karakterlerin felsefi temeli, kurguda ritmik olarak kullanılan normal yaşam görüntüleri, rastgele hayvan görüntüleri ve karakterlerin filmin ilk yarım saatinde kameraya bakıp alan-dışına izleyeni yerleştirmesi nedeniyle düşünsel anlamda film bir hikaye anlatımından fazlasını içermektedir. Filmde zaman kronolojik olarak ilerlemektedir fakat filme ait birçok unsurda olduğu gibi Holly’nin anlatıcı sesi filmsel zamanı Holly’nin duygularının arasına sıkıştırır. Filmin kendisine ait zaman ilerleyişi klasik anlatılarda olduğu gibidir. Filmin zamanın oluşturan görüntüler karakterlerin yaşadığı trajik olaylar, hoşça vakit geçirdikleri birliktelik anları, Kit’in öldürdüğü ve beraber kaçışlarını gösteren gibi fenomenler içerir. Filmde flashback ve flashforward kullanılmamıştır fakat anlatıcı hatıra fotoğrafları üzerinden söz almasıyla geçmiş zaman ait olayları flashback kullanımının yarattığı sert ve basitleştirici etkiden kurtararak hikâyeye yedirmiştir. Film suç ve dram türündedir. 1958 yılında yaşanan Starkweather-Fugate çiftinin seri cinayetlerinden esinlenmiştir. Filmin geçtiği dönemlerde ve Dakota gibi kanyon, kırgıbayır ve çöl ortamının insanların dünyasını tamamen kinik,  çıkardan ibaret ve salt yaşam mücadelesinden ibaret olmasını gösterir. Filmin bir sahnesinde üst sınıf bir ailenin evinden aldığı eşyaların listesini anlamsız bir şekilde Kit’in evsahibine vermesi ise bu durumun parodisi gibidir. Parodi ve ironi unsurları filmde çoğu kez yer almasına rağmen filmin retoriğini ve yönlendirmesini gösterme ve anlatma amaçlı düzenlediği için Terrence Malick filme kara-komedi veya komedi türleri içinde yer almaz.

        
        Film başrol oyuncularını merkezine alır. Kamera pan hareketiyle kadrajda olan karakteri aksiyonu boyunca takip eder. Film boyunca karakterlerin çekim alanı içerisine gireriz. Filmin arka planı Dakota’nın ve hikâyenin geçtiği Amerika’nın diğer çorak arazileridir. Açık ve bulutlu gökyüzü yine filmin dekorunu oluşturan unsurlardan biridir ve birçok sahnede kadrajın yarısından çoğunu kapsamaktadır. Bu durum hem yol hikâyesi olması filmin hemde karakterlerin bireysel yalnızlıklarını vurgular ve aynı zamanda felsefi ve teolojik olarak çözüm önerisi sunar. Karakterlerin kıyafetleri gerçekçidir fakat başrol oyuncusunun mavi kot giysileri ve beyaz t-shirt’ü Holly’nin beyaz şortu ve mavi üst giysileri ile uyum içerisindedir. Kıyafetler, aksanlar ve meslek grupları filmin geçtiği zamana uygundur. Film stüdyoda çekilmediğinden filme hâkim olan renkler doğal hayatta baskın olan yeşil, kahverengi ve mavidir. Başrol oyuncularına ise mavi ve beyaz renkler hâkimdir. Renkler analog çekim nedeniyle parlak değildir ve biraz silik baskınlığı ise herhangi bir rengin kadrajda homojendir. Giysileri karakterlerin tavırlarına uygun olarak seçilmiştir filmde. Kit maskülen tavırlarına uygun olarak beyaz t-shirt ve mavi kot ceket ve pantolon, Holly ise saf bir genç kız öğrenci olduğu için beyaz şort ve sportif ayakkabılar giymiştir genellikle fakat babasının ölümünden sonra özgürlüğünü bir miktar kazandıktan sonra feminen makyajlar yapmıştır. Bir sahnede gözlerine rimel çekmekte, başka bir sahnede ruj kullanmakta ve daha başka bir sahnede ise saçlarına balyaj çekmektedir. Bu değişimi filmde Kit’i yeni tanımaya başladığı ve ormanda kendilerine yaşam alanı yaratmaya çalıştıkları sırada yapmaktadır. Kit yirmili yaşlarının ortalarında bir delikanlıya uygun özgüveni ve tavırları vardır. Holly ise pasif görüntüsüne uygun davranmakta baskın figürlerin etkisi altında hareket etmekte film boyunca gülerken bile düşünmekte ve çekinmektedir. Topluma entegre olmamış yada olamamış karakterlere uygun olarak Kit ve Holly çekim için hazırlanan setlerde dış mekanda tamamen bir hayvan kadar irrasyonel ve objelere duyarlı, insanların yaşam alanı için tasarlanmış olduğu mekanlara ise duyarsız ve değer vermeden davranırlar.
Film dış mekânda ve stüdyo kullanılmadan çekilmiştir dolayısıyla gün ışığından faydalanılmıştır. Karakterlere gece çekilen ve bir miktar ışık kaynağı sorunu olan son sahneler dışında betimleyici ışık kullanılmamıştır. Dış mekan çekimleri genellikle günün altın saat denilen güneşin batmasıyla havanın kararması arasındaki zamanda çekilmiştir. Bu zaman diliminde gölgeler uzundur ve filmin karakterlerinin karanlık kökeninin tehdidini ve sorunun büyüklüğünü vurgulamaktadır.
        Terrence Malick’in filmleri yıldız oyuncu merkezli filmlerdir fakat ruh halini filmlerinde bilgi yöntemi olarak kullanır. Filmlerindeki ana karakterler yarı meczup tamamlanmamış kişilikte ve arayışta olurlar fakat yakınmazlar. Kendilerine ait etik kodları olan ve özgür iradeye inanan bu karakterler yargılamak, değerlendirmek, fikir sahibi olmak ve bir olmak zorunda oldukları için yönetmenin etkisi üzerlerinde fazladır ve filmlerin önemli bir kısmını oluştururlar. Fakat bu durum aynı zamanda birer set dekoru olarak değerlendirilmedikleri için karakterlerin en ufak tavrı dramatik yapıyı değiştireceğin ve davranış yelpazesi sonsuza yakın olduğundan oyuncuların kendi rollerine katkıları da fazladır. Holly’nin filmdeki pasif konumu nedeniyle en ufak esintinin dahi onun haleti ruhiyesini değiştir gibi davranmakta ve Kit’in cinayetler ve bulunduğu konum itibariyle bakışının git gide donuklaşmaktadır. Terrence filmde tanınmış yıldız oyuncular kullanmaz fakat Sissy Spacek ve Martin Sheen’in Badlands filminden sonra ünlerine ün katmıştır. Terrence Malick dönemin ruhunu yakalamak için daha yıldız olmamış oyuncular seçmiştir. Filmde oyuncuların diyalogları filmin ritmini uyduğundan kısadır. Aynı zaman bölgenin şartlarına ve başrol oyuncularının topluma entegre olma gibi bir dertleri olmadığından kısadır aksiyonları önemlidir. Fakat Holly’nin film boyunca devam eden anlatıcı sesi uzundur ama sadece ses bandındaki veri olduğu için oyunculuğu etkilemez. Terrence Malick filmde toplum ve toplumdışı bireyin çatışmasını göstermeye çalışır dolayısıyla başrol oyuncusu kadar filmin son sahnelerinde polis memurlarının altı çizilir ve filmde oyunculuk olarak önemli yere sahiptir. Toplu oyun yerine kadrajdaki karakter baskındır nedeni ise filmin bireysel sorunlara ışık tutmasıdır. Ahlak, etik, yargılama, özgür irade, karar verme ve bireysel duruşların altı çizilir filmde. Holly karakterini oynayan Sissy Spacek kariyerindeki ilk ve önemli çıkışını Badlands filmiyle 24 yaşında yapmıştır. Sissy Spacek daha sonraki rollerinde tam beş kez Oscar’a aday gösterilmiş ve bir kez en iyi kadın oyuncu ödülünü kazanmıştır. Kızıl saçları, çilli teni, mavi gözleri ve donuk bakışları nedeniyle gerçek hayattakinin tam tersi bir şekilde yalnız içe dönük ve gizemli kız rollerinde oynamıştır. Carrie filmindeki bakire fakat doğaüstü telekinesis güçlerine sahip bir kızı canlandıran karakteri ile AFI tarafında tüm zamanların en iyi 63. Film karakteri olarak gösterilmiştir. Kit rolünü oynayan Martin Sheen ise daha kompleks bir oyunculuk kariyerine sahip olup şimdiye kadar 63 filmde oynamıştır fakat birçok filminde politik, güç sahibi iktidarı elinde bulunduran yada bulundurma niyetinde olan karakterleri oynamıştır Badlands filminin aksine. Apocalypse Now filminde bir yüzbaşını, tam dört filmde Amerikan Başkanını, Kennedy tv dizisinde J.F.K.’yi, 2 filmde borsa simsarını, The Dead Zone filminde Amerikan Başkanı yardımcısını oynamıştır. Kariyerinin ilerleyen yıllarında orta yaş sonrası ise ciddi ve sert karakterler yerine daha gevşek ve komik tiplere bürünmüştür genellikle televizyon dizilerinde. Holly’nin babasını ise Sam Peckinpah’ın western filmleri ile ünlenmiş Warren Oates oynamıştır. Filmdeki karakterine uygun olarak Warren Oates sert, karizmatik dış görünüşe sahip, gururlu, sert bir sese sahip, ciddi ve zor bir ruh yapısına sahip, iletişime geçilmesi zor rollerde oynamıştır. Filmdeki baba figürüne geçmiş filmografisinin ve filmin geçtiği mekânların western filmlerine daha önce defalarca ev sahipliği yapmış olmasının katkısı büyüktür. Filmde oynayan üç önemli oyuncunun filmografileri filmle tezat oluşturup aktörleri çok fazla ön plana çıkarmaz fakat aktörlerin oyunculuk yapılarına uygun olarak sert ve iletişime geçmenin kişilikler olmasını Terrence Malick filmde sinemanın diğer etmenlerinden faydalanarak farklı bir şekilde ön plana çıkararak iki genç aktöre umut veren sinema kariyeri sunmuştur.
        Amerika ’nın güney eyaletlerinde çekilen film adından da anlaşılacağı gibi çöl, kırgıbayır, kanyon ve bozkır gibi mekânlarda çekilmiştir. Kadraja hâkim olan renkler dış mekân çekim nedeniyle mavi, yeşil ve kahverengidir. Işığın gece çekimleri hariç hemen hemen filmde hiç kullanılmaması nedeniyle filmde renk bakımından karşıtlığı düşüktür. Kamera’nın vurgulanmak istenen aksiyon çekimleri hariç hemen hemen tüm film boyunca aktörlere yakınlığı aynıdır. Genel plan ve geniş plan film boyunca sık sık kullanılır. Cinayetler ile toplumdan kaçışları sonrası hareket alanları artan karakterlerin yakın plan çekimlerine vurgu yapılan aksiyon ve donuk ve duygusuz bakışların verildiği yakın plan çekimlerine az başvurulmuştur filmde. Filmi genelde göz hizasından izleriz. Üst açı ve alt açı çekimler hayali bir nokta yerine karakterlerin bakış açısından gerekli olduğunda kullanılmıştır. Filmde kamera hareketi çok az kullanılmıştır.
     
 Ortalama bir sahne onbeş yirmi saniyede bir kesilmekte. Filmin ritmini oluşturan Holly’nin anlatıcı sesi ve kurgu önemli elementler. Ritmin belli bir seviyede kalması için genellikle planlar onbeş yirmi saniye civarında kesilmekte aralık kısa tutulmaktadır. Filmin temposunu kurgunun ritmi yerine hikâyedeki önemli olaylar(cinayet, kaçış ve kararlar) belirlemekte. Ortalama bir Hollywood filminden daha uzun süren sahneler oyunculara mizansende önemli bir alan ve zaman kazandırmaktadır. Terrence Malick’in bu seçiminin nedeni güncel olan aynı zamanda belirli durumların boşalımı ve sonucu olan bu karakterlerin arketip olarak insanlık tarihi boyunca bastırılan yada açığa çıkarılan olayların bir toplamı niteliğinde olan Holly ve Kit’in normal ve toplumsal tarafından prototip bir şekilde sınıflandırılan kadın ve erkek tiplerin yakınlığına yani bir bakıma izleyiciye yakınlığı nedeniyledir. Kurguda kullanılan tekniklerin amacı Sovyet montajının aksine film boyunca lirik bir anlatı oluşturmak yanıltma ve manipülasyon yerine yakınlığı vurgulayarak karakterlerle özdeşleşme yerine farkına varma etkisi yaratmaktır. Birçok Hollywood filminin tersine kurgu filmin retoriğini düzenlemede arka plandadır Badlands filminde. Aktörlerin oyun alanı filmde geniş ve esnek olduğundan kurgudaki efektler sadece şiirsellik ve izleyenin gözünün yorulmamasını amaçlar. Şiirselliğe katkısı dışında filmin montajı klasik filmleri andırır arda arda gelen iki görüntünün yarattığı ekstra anlam minimaldir.
        Badlands filminin ses montajı basit ve yoğunluğu azdır. Karakterler baskın, yoğun ve karışık ses ortamı tarafından çevrilmemiştir. Konuşmalar net duyulmakta ve ses miksajı mono’dur. Filmde Carl Orff ve Eric Satie’nin piyano sonatları kullanılmakta. Sinemada müzik en basit manipülasyon aracı olduğundan Badlands filminde Terrence Malick’in bu durumu en yumuşak ve umut veren müziklerden olan Gassaenhauer ve Musica Poetica’yı filmin tüm karamsar yönleri bastırmak için yapıtında baskın ve film için düzenlenmemiş bu müzik parçalarını kendi yapıtını gölgede bırakma tehlikesine rağmen kullanmaktadır. Filmde müzik temaları hem Holly’nin anlatıcı sesinde hemde aksiyon ve dramatik değişim sahnelerinde kullanılmaktadır. Filmde dilin kullanımı karakterlere göre çok farklılık göstermektedir. Holly anlatıcı sese sahip olup aynı zamanda en pasif karakter olduğundan betimlemeleri, resmetmeleri, duygularını, düşüncelerini ve kendi hikâyesini diğer karakterlere göre daha fazla belirtir. Holly’nin dili hem yerel aksana uygun hemde zengindir. Kit kesin yargılara ve kendisine ait etik kodlara sahip olduğundan kısa ve öz konuşur. Diğer karakterlerin dili kendilerine ait sosyo-ekonomik ve sınıfsal konumlarını dile getirecek kadardır.